Sonbahar indi dağlardan yamaçlara doğru içimizde şimdiden sıcak hatıraları kalan yaza nazire yaparcasına. Yerlerde savrulan çınar yaprakları çoğaldı. Yalnızlığa üşümeye başladı insanlar. Uzayan geceler önümüze önümüze getiriyor...
Beton apartmanlara boğulmadan önce ahşap veya kagir evlerimizin arka bahçeleri vardı. Mahremi ve özeliydi hayatımızın. Meyve fidanlarımız serpilirdi kenarlarına. Ve kuşlar konaklardı dallarında. Mevsimine göre soğan,sarımsak,marul,ıspanaklar...
Seni sevdim, geceler boyu hayallerimde büyüttüm Kim dediler, güldüler, o fahişe dediler adına dair Ne sevdayı bildiler oysa ne hayatta imkansız aşkları Bir kediden, bir köpekten artığı kıskananlardı bunlar Cehennemi yaratan ve cenneti bizden...
Sabahları sise uyanırdık bu şehre kördük Göz gözü görmezdi birer hayalet gibiydi insanlar Fena kalabalık olurdu sokaklar ve fena çamur En çok ayaklarımız üşürdü ve kıpkırmızı burnumuz Kömür kokardı zaman, ekmeğe akardı umutlar...
Ulaşılmaz bir dağın mahreminden mi çaldın gözlerini Nasıl ayak değmemiş sırlarına götürüyor fena esrarlı Bulutlara sarılmış masalları taşıyor yetim çocuklara Yağmur ha yağdı,ha yağacak kuruyan yüreklere Bir cigara yakacak yalnızlığa...
İnsanlar ve olaylar artık ilgilendirmiyor beni. Fikirler, idealler, hayaller ve hatıralar üzerinde yoğunlaşıyorum.Anlatmak değil anlamaya çalışıyorum. Bunun için suskunluğun ortasındaki yalnızlıklara sığınıyorum. Şiirler, denemeler ve...
Yağmurun teneke çatılara düştüğü akşam ne kadar yalnızdım. Radyodan lamba fitili yalnızlıklara akıyordu türküler ve kağıdın nasibine kalan hasrete dair şiirler. Düşlerin daveti ertelemezdi. Kırık, dökük bir sonbahardı kapımı çalan....
Türk dilini mukaddes bilirim. Ana sütüm gibi helaldir. Eski veya yeni kelime ayrımı yapmam. Yazı ve şiirlerimde hayal dünyama ve derdimi açan kelimelere yer veririm. Gerektiğinde ağız veya lehçelerden de örnekler alırım. Bu dilimizin zenginliğidir....
Ne çok şey değişiyor hayata dairBu sokak artık benim sokağım değil meselaAyakkabılarıma yapışan çamuru bile yokNe açık pencerelerinden savrulan perdelerNe cam önüne sıralanan çiçekler kalmışGönül kapıları birer birer kapanmış Çocukları...
Gece perdelerini üzerimize örtecek LamiaBaharın nefesi nasıl şehvetle soluklanacakHasret iki dudağın buluşmasına dar gelirAşk beklenmedik anda ansızın gelirÖperim, dudakların harman bereketi olurBir şehir bu kadar insan ve hatıra kokarHatırlanması...
Sırtlarında mısır çuvallarıYüreklerinde güneş taşıyanKadınlar gelirdi değirmeneZıva Deresi denize akardıDeğirmen tıkırtısı hayataKahraman kadınlardı onlarKendilerini yaşatmaya adamışlardıHer ölüme iki can doğuruyorlardıAğlamayı...
Ben bir insanın düşüncesine, inancına ve mezhebine bakmam. Karakterine, toplumsal değerlere katkısına ve duruşundaki samimiyetine bakarım. Fikirler yol gösterir. Değişir ve değiştirir. İnançlar ahlak üzerine imana hazırsa değerlidir. Mezhep...
Osman Hocam elli yaşlarında ama benden daha dinç. Kestiği fındık dalına astı valizimi, vurdu sırtına Zıva deresinin kenarındaki yoldan yürüyoruz. Çatakkırı Köyünü geçtik. Jandarma geçmesin diye yıkılan köprünün başında mola verdik....
Sonbahar hüzünleri ve erken ayrılıkların peşi sıra ama aniden düşer kar. Beyaz bir örtü kapatır toprağı siz uyandığınızda. Obaların ocakları çoktan küllenmiş ve Sis Dağı yolları kapanmış bir huzura düşler kurmaktadır şimdi....
Dağı yaşamak cesaret ister.Önce uzun bir kışın soğuk ve umutların tohumunu içinde saklama ve baharla yeşerme sabrını tespih gibi çekeceksin.Tarlaların yüzünü alın teriyle karartıp mahsulünü ekeceksin. Taflanların sarı, pembe, mor çiçeklerinin...
Sis dağında akşam yorgunluğa değil muhabbete çöker.Bacaları tüten yayla evlerinin ocaklarında pişen lahana çorbası,fasulye ve mısır ekmeği konur yer sofrasına.Dedenin ''Bismillah''ını bekler kaşıklar...Çocukların...
'Delikli demir icat oldu, mertlik bozuldu” demiş eskiler. Bugünleri değerlendirirsek söyledikleri az bile. Sosyal ve kültürel hayatımızı fırtınalı çelişkilere dönüştüren teknoloji seli, alışkanlıklarımızdan ve değerlerimizden...
Sabah, Ramazan ayının ilk orucuyla uyanır, alelacele siyah önlüklerimizi giyer, beyaz yakamızı takar, çantamızı kaptığımız gibi okul yolunu tutardık. Ders ve teneffüs zilleri birbiri ardına çalar, yavaş yavaş dudaklarımız kurumaya, karnımız...
Her geçen gün daha az konuştuğumu fark ediyorum. Arkadaş sohbetlerin de bile dinlemeyi tercih ediyorum. Ve susmanın konuşmaktan daha anlamlı olduğunu anlıyorum.Sustukça daha çok içe döndüğümü, kendimle iç konuşmalar yapıp daha huzurlu...
Baharda çıkacaksın yola. Yeşil göverdiğinde. Gölgeler koyulaştığında. Çeşme başlarında nefeslenip yorgunluğun üzerine üç yudum su içeceksin.Yürüdükçe gönlün büyüyecek. Karşılaştığın her yüze selam vereceksin.Kucaklaşacak...
Mağlup birikimlerin üzerine bir ağıttır Lamia...Biliyorum...Ben Lamia'yı sevdim..Ağıdın üzerine yakılan ve içimde saklı kalan bir yetim türküyü sevdim.Yalnızlığı sevdim.Bir özlemi sever gibi...Yalnızlığı bekler gibi bekledim...
Dudağımda ki O Serseri IslıkHayata ıslık çalmanın bu kadar keyif ve mutluluk verdiğini yeni anlıyorum.Makamı eski, unutulan bir ninni midir? Gönül yangınlarından külü kalan bir şarkı nakaratı mıdır? Aklıma o an gelen bir hatıra mıdır?...
Adam gibi yaşanmış hayat üzerine bir eski serseri ıslık tutturdum bu akşam.Lamia havasındaydı ve içim, dışım bahardı.Yeşil göveriyordu, yüreğim çiçekleniyordu.Ulan ben ne mutlu bir adammışım be!Kendimi mutluluktan kıskandım.Ardıma...